24 Kasım 2016 Perşembe

Konu: Hayat

Selam olsun sizlere okyanuslar kadar derin dostlarım...


      Son yazımdan bu yana epeyce zaman geçtiğinin farkındayım. Fakat itiraf etmem gerekirse, yazdığım son yazıdan sonra bir korku sardı beni. Ya düzgün yazamazsam? Ya düşüncelerim aktarılmaya değer şeyler değilse? İnanın bana, çok kötü bir korku bu. Kendi ruhunun çıkmaz sokaklarına hapsediyor insanı. Bir cümle yazıyorum, sonra cümlenin duygularımın çok dışına çıktığının farkına varıyorum. 
         Bu korkumun farkına vardığımda, kendime bu blogu açma amacımı hatırlatmam gerekti: Ben, güzel kalplerin yangınına su olabilmek amacıyla yazmayacak mıydım? Bu amaçla yazmak istediklerimi basit, önemsiz bir korku mu engelleyecekti? Bu düşüncem cesaret verdi bana ve başladım bu yazıyı yazmaya...
         Kış geldi, güzel dostlarım! Sevenin çok sevdiği, sevmeyenin ise hiç sevmediği mevsim... Açıkçası kış mevsimi benim için çok özel bir mevsim. Kışın sert soğuğuyla, yağan yağmurlarıyla, esen rüzgarlarıyla azimle mücadele eden yeryüzünü görünce bambaşka bir güç doluyor içime. Küçük bir parktaki ufacık bir ot bile sert rüzgara karşı mücadeleyi bırakmayıp, son ana kadar karşı koyuyorsa bizim karşımıza çıkan en ufak engelde vazgeçmemiz sizce de saçma değil mi? 
          Çoğumuz çok güçlü, çok bilge, çok zengin ya da çok iyi bir insan olmak isteriz. Bunun için çabalamaya başlarız. Sonra karşımıza ufak bir zorluk çıkar ve gerçekleştirme isteğiyle yanıp tutuştuğumuz hayalimizden vazgeçiveririz. Oysaki bu yaptığımız kadar saçma bir şey yoktur. Fark etmeyiz ama, karşılaştığımız engel çoğu zaman hedefimize ulaşmamız için bize sunulan bir basamaktır. Güçlü olmak isteriz, hayat bize yenmemiz için canavarlar gönderir. Bilge olmak isteriz, hayat bize çözmemiz için sorunlar gönderir. Zengin olmak isteriz, hayat bize fırsata çevirmemiz için krizler gönderir. İyi olmak isteriz, hayat iyiliğimizi gösterecek kötülükler gönderir. 
          Çok beğendiğim bir söz var: En karanlık gecede bile, havada parlayan bir yıldız vardır. Önemli olan bakmasını bilmektir. Ve gerçek şudur ki, gökyüzü ne kadar karanlık olursa, yıldızlar o kadar parlak olur. Hayat buna benzer, dostlar: İçine düştüğünüz durum ne kadar zor, çözülmesi güç görünüyorsa, çözüm o kadar yakınınızdadır. Önemli olan tek şey, sorun değil, çözüm arayarak bakmaktır.
          Şu üç boyutlu resimleri bilirsiniz; ilk bakışınızda resmin başka türlü görünemeyeceğini düşünürsünüz fakat daha dikkatli bakınca, gözünüze hiç fark etmediğiniz bir ayrıntı ilişir ve resim çok farklı görünür. Yaşamak da böyledir, olaylara kendinizi alıştırdığınız şekilde bakarsınız. Oysaki bazen alışkanlıkların dışına çıkmak gerekir. 
          Sevgili dostlar, ben de her zamanki alışkanlıklarımın dışına çıkıyor ve bu yazıyı kısa tutuyorum. Yazıyı biraz yersiz sonlandırmış olabilirim, kusuruma bakmayın fakat birbirine dolanıp kördüğüm olan düşüncelerden ortaya çıkabilen tek yazı bu. 

         Sevgi, umut ve güçle kalın, gece kadar sırlı dostlarım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder